1-7-12-40 Sayılarının Gizemi

Fetih1453
---

Hemen hemen bütün kültürler sayılarla ilgilenmiş, hatta sayıların
yaşamdaki rollerini biraz da abartmışlardır. Filozoflar da her şeyi sayı ile
açıklamaya çalışmışlar, sayıların gizli, ahlaki ve sembolik güçleri olduğunu,
alemin bile belirli sayısal ilişkilere göre yaratıldığını ileri sürmüşlerdir.
'1' sayısı tekliği ve yaratanı simgelediği için bütün inanç sistemlerinde
kutsaldır. Günümüzde pek bilinmese de tarih boyunca çeşitli toplumlarda '3'
mükemmelliğin, '5' yaşam ve sevginin, '72' bolluğun sembolü olmuşlardır.
'7' sayıların en kutsalıdır. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve
Ay'ın toplam sayısının yedi oluşu, Tevrat'ta Tanrının evreni altı günde yaratıp
yedinci gün de dinlendiğinin belirtilmesi '7' sayısına gizemli ve uğurlu bir
sayı olarak bakılmasına sebep olmuştur. Göklerin yedi kat oluşuna olan inanış,
müzikteki ana nota ve ana renklerin, haftanın günlerinin yedi tane oluşu,
Roma'nın, İstanbul'un yedi tepe üzerinde kurulmuş olmaları, bu sayının gizemini
iyice arttırmıştır.
'12' sayısının gizemi gökyüzündeki on iki yıldız grubundan (burcundan)
geliyor ama bu sayının asıl özelliği 2, 3, 4, ve 6 ile bölünebilmesi ve eski
çağlarda en çok kullanılan sayı birimi olmasıdır. '12' sayısı bugün bile düzine
adıyla sayı birimi olarak kullanılırken katları 24, 60 ve 360 da zaman ve açı
birimleri olarak kullanılıyorlar.
'40' sayısı ise daha ziyade İslam toplumunun günlük yaşamında en çok
kullanılan sayıdır. İçinde kırk sayısı geçen isim ve deyimlerin bazıları
şunlardır: Kırkpınar, kırk haramiler, kırk-ikindi yağmurları, kırk dereden su
getirmek, kırk bir kere maşallah, kırk ev kedisi, kırk para, kırk yılın başı,
kırk yılda bir, kırk yıllık dost. kırk katır mı-kırk satır mı, bir fincan
kahvenin kırk yıl hatırının olması...
Kırk sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, bazı tabiat varlıklarını
temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır. Dinde, matematikte,
astronomide, astrolojide, edebiyat ve tasavvufta ayrı ayrı anlamları vardır.
Kırk sayısı eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri
üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Tevrat'ta da insanın yaş dönemlerini
belirtir. Muhtemelen 'kırkından sonra azmak' veya 'kırkından sonra saz çalmak'
deyimleri de buradan kaynaklanır.
Eski doğu ülkelerinde, Hindistan'da ve Türklerde büyük önem taşıyan kırk
sayısı sonradan İslam inançları içersine girdi. Kırk sayısı Kuran'da ve onun
hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında
olgunlaşması ile ilgilidir. Hz. Muhammed'e 40 yaşında peygamberlik verilmesi,
İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması,
kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı
geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla
ilgilidir.
Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra
oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem'in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu
yaklaştığında Mehdi'nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk
yıl yeryüzünde kalacağına inanılır.
Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden
sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile 'kırkı çıkmak'
deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir.
Yorum Gönder
Yorum Gönder